“Bizim mezarımız âriflerin gönüllerindedir”

“Bizim mezarımız âriflerin gönüllerindedir”

Hz. Mevlana vuslatının 744. yılında törenlerle anıldı. Aradan geçen bu kadar zamana rağmen, Hz. Mevlana hala capcanlıdır. Hz. Mevlana'dan gereken anlamda istifade edebilmek için, onun mesajlarına kulak verilmeli. Bakın şu ikaz bizim için: “Ölümümüzden sonra mezarımızı yerde aramayınız! Bizim mezarımız âriflerin gönüllerindedir”

Onu anma adına Hz. Mevlana'nın ruhundan uzaklaşanlar yok mu? pek çok. Onu bir kabirden, semasını şekilden ibaret zannedenler maalesef yanlış yollara da sapmışlardır. Onun hayatı da, mematı da İslam'dan başka değildir.

Hz. Mevlana "kim olursan gel yine gel" mesajıyla insanlar hakkında ön yargılı davranılmasına da karşıdır. Her insanın irşada muhtaç olduğunun da altını çiziyor. İnsanları baştan yargılamak, onlar hakkında ümitsizce üstlerini çizmek, ötekileştirmek anlamına da gelmektedir. Bu insanları bölmek kamplaştırmak ve neticede çatıştırmak demektir. Hz. Mevlana Allah'ın rahmetinden ümit kesmemek gerektiğini ifade ediyor; gel ve temizlen diyor.

Hz. Mevlana’yı tanımak için onu yetiştiren yolu, onun üstatlarını ve onun ortaya koyduğu azim, gayret ve mücadeleyi bilmek gerekir. Hz. Mevlana’yı tanımak ve bulmak için çağımızın Mevlana’sını tanımak gerekir.

Tam da burada günümüzde toplumsal birliğimizin mimarı Prof. Dr. Haydar Baş hocamızdan bahsetmek isterim. O insanları ayırt etmez. Onlarda bir güzellik bulmanın, milli ve dini ortak payda bulmanın gayreti içindedir. Ne kadar saklamaya çalışırlarsa çalışsınlar o bu güzellikleri bulur ve ortaya çıkarır.

Ehl-i Beyt paydasında sünni-şii-alevileri bir araya getirmiştir.

Atatürk'ün ne kadar müstesna bir insan olduğunu, onun vatan olduğunu, onun bizzat milletin kendisi olduğunu belgelerle ortaya koymuştur. Onun manevi hayatını, onun müstesna bir Müslüman kişi olduğunu ortaya koymuştur. “Hoş geldin Atatürk” eseri toplumda bir bayram sevinci oluşturmuştur. Devlet – millet, asker - sivil birlikteliğinin lüzumunu sürekli anlatmıştır. Kısacası ayrılıklara prim vermeden hep gel demiştir. Bugüne kadar milletin gözünde din dışı gösterilmeye çalışılan Atatürk'ü milletimizin gündemine getiren Haydar Baş hocamıza müteşekkiriz. Atatürk’ün dedeleri arasında Mevlevi şeyhleri de olduğunu öğrenmiş olduk. Hatta Atatürk'ün Harp Akademisinde öğrenci iken, Selanik’e evci olarak gittiği zamanlar, Mevlevîlerin ayinlerine katıldığını ve ‘Hu Hu’ diyerek onlar gibi sema yaptığını öğrenmiş olduk.

Haydar Baş hocamızın huzurunda sağ sol ayrımı da yoktur. Vatanını seven, milletini seven sağdan da olsa soldan da olsa onlarla birlikte olur. Hatta yaşantısında sol kesimden gelen insanlar önemli yere sahiptirler. Hocamız bırakın onlarla kavga etmeyi onlardaki güzellikleri öne çıkartarak onlarla da bir beraber olmayı başarmış bir insandır.

Hazret-i Mevlana, Rubailerinden birinde bakın ne buyuruyor. "Sağ olduğum müddetçe, Kur’an’ın kölesi, bendesiyim / Ben Muhammed Muhtâr'ın yolunun tozuyum / Benim sözümden bundan başkasını, bir kimse naklederse / Ben ondan da bizarım, onun sözünden de."

Bir Vatikan projesi olan dinlerarası diyalog çalışmalarında Mevlana istismar edilmeye çalışılmıştır.  Hazret bu insanları peşin peşin ikaz etmektedir. Herkesin aklını başına alması gerekmektedir. Mevlana Kur’an ve sünnet dışı bu sapık akımlardan bizardır.

Güzelliklerin ve zenginliklerin buluştuğu coğrafyamızı işgal etmek isteyenler, bizi temellerimizden kopararak bölük pörçük yapıyorlar. Buna karşı direnen çağımızın Mevlana'sı, Haydar Baş hocamız ile birlikte olursak bütün oyunlar, sahibinin başına dönecektir.

Ancak o zaman Hz. Mevlana’yı anmış ve anlamış oluruz.