Lozan'ın Yıl Dönümü

Lozan’ı Hedef Alanlar, Sevr’e Göz Kırpıyor
Birinci Dünya Savaşı'nın ardından Osmanlı topraklarında sahnelenen emperyalist tiyatronun en büyük perdesi, hiç şüphesiz Mondros Mütarekesi (30 Ekim 1918) ile açıldı. Bu mütareke, görünürde bir ateşkes olsa da özünde bir teslim belgesiydi. İngiltere ve müttefikleri, 7. ve 24. maddelerle Osmanlı’yı diledikleri yeri işgal edebilir hale getiriyor, özellikle Vilâyat-ı Sitte üzerinden Ermeni ve Kürt kartlarını devreye sokuyordu.
Ardından gelen Sevr Antlaşması (10 Ağustos 1920), Osmanlı’yı siyasi haritadan silme planının açık ifadesidir. Bu antlaşmada hem Kürtlere hem Ermenilere aynı topraklarda ayrı ayrı devlet vaadi yapılması, bize emperyalizmin sadece işgal değil, karıştırma, çatıştırma ve parçalama hedefini göstermektedir. Çünkü Vilâyat-ı Sitte (Erzurum, Van, Bitlis, Diyarbakır, Elazığ, Siirt) hem Ermenilerin sözde “Batı Ermenistan”ı hem Kürtlerin “Kuzey Kürdistan”ı olarak tanımlanıyordu.
Bu çelişki emperyalizmin bilinçli bir tercihiydi: “Böl, parçala, birbirine kırdır ve yönet.”
Ama bu planın önüne, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün liderliğinde yükselen bir millet durdu. “Geldikleri gibi giderler” diyen irade, sadece düşmanı sahada yenmekle kalmadı; Sevr’i tarihin çöplüğüne atıp, 24 Temmuz 1923’te Lozan’la yeni bir devletin, Türkiye Cumhuriyeti’nin tapusunu aldı.
Lozan, salt bir barış anlaşması değil; Anadolu topraklarında emperyalizme karşı verilen en büyük diplomatik zaferdir. Bu antlaşmayla ne Ermeni devleti kuruldu ne Kürt özerkliği. Türkiye, üniter yapısını ve sınırlarını uluslararası hukuka tescil ettirdi.
Peki bugün ne oluyor?
“Birleşik Türkiye”, “çok hukuklu anayasa”, “çok kimlikli millet” gibi kavramlar yeniden dolaşıma sokuluyor. Lozan’ı hedefe koyan söylemler, Sevr’in rövanşını almak isteyen güçlerin diline dönüşüyor. Etnik ve mezhepsel temelli ayrıştırıcı söylemler, milletin birliğini dinamitleyen sinsi planların güncellenmiş versiyonudur.
Oysa Lozan’a saldırmak, Türkiye’nin kurucu harcına saldırmaktır.
Kimi çevrelerin “yeni anayasa” diyerek kapı araladığı sistem, milletin birliğini bozmaya dönük etnik federasyon zeminine dönüşme riski taşımaktadır. Bu noktada, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün mirasına ve Lozan’a sahip çıkmak, sadece tarihî bir hatırayı değil, Türkiye’nin geleceğini korumak anlamına gelir.
Bu millet Sevr’i yırttı, Lozan’la ayağa kalktı. Bugün de aynı uyanıklıkla sinsi planların farkında olmalı ve birliğinden taviz vermemelidir.
Son söz:
Lozan, emperyalizme karşı kazanılmış bir zaferdir. Bugün bu zaferin anlamını yitirmemesi, milletin birlik ve egemenlik anlayışına sahip çıkılmasıyla mümkündür. Çünkü unutulmamalıdır ki:
Sevr ruhu dirilirse, milletin birliği ve devletin varlığı zedelenir.
İşlemlerimiz

