Milletin Adı Belli: Türk Milleti

Milletin Adı Belli: Türk Milleti

Türkiye’nin sistemi tartışmaya açılıyor.
Amerikalı yetkililer, Avrupa’daki diplomatik çevreler, bazı küresel kuruluşlar…
Hepsi tek ağızdan aynı cümleyi kuruyor:
“Türkiye yeni bir millet tanımı yapmalı.”
Ama biz bu tanımı zaten yaptık. Hem de bir asır önce…
Lozan’da.

Lozan Antlaşması ve ardından gelen Nüfus Mübadelesi, Türkiye Cumhuriyeti'nin sosyal yapısına dair çok önemli bir kırılma noktasıdır.
Müslüman olan herkes, hangi etnik kökenden gelirse gelsin, milletin asli unsuru kabul edilmiştir.

Mustafa Kemal Atatürk, bu temeller üzerine bir millet anlayışı inşa etti.
“Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk milleti denir” ifadesi, bir ideolojik söylem değil, bir devlet tanımıdır.

Yani, millet tanımı dini bir çerçevede yapılmış, Müslüman kimliği ortak payda olarak kabul edilerek birleştirici bir unsur olarak kullanılmıştır. Gayrimüslimler ise bu dini millet tanımının dışında bırakılarak Lozan ile belirlenen özel statüleri doğrultusunda azınlık olarak tanımlanmışlardır. Bu hem hukuki bir düzenleme hem de ulus-devlet inşası sürecinde benimsenen bir stratejidir.

Bu anlayışla:

Türklük bir ırk değil, siyasi bir vatandaşlık bilinci hâline geldi.

Mezhep ya da soy değil, devlete bağlılık esası önceliklendi.

Türk kimliği; Kürt, Arap, Çerkez, Laz, Boşnak, Gürcü ayırt etmeksizin devletin çatısı altında herkesi birleştiren ortak kimlik olarak kabul edildi.

Bu nedenle Atatürk’ün çizdiği millet modeli hem kapsayıcıdır hem kucaklayıcıdır.

Bugün ise Türkiye’ye dayatılan yeni sistem önerileri, millet olgusunu parçalamaya yönelik adımlar içermektedir.
Bir yandan etnik kimlikler üzerinden anayasa tartışmaları, öte yandan “millet sistemi” adı altında eski Osmanlı modelinin çarpıtılmış bir versiyonu yeniden gündeme getirilmektedir.

Tarihten ders alınmazsa, tarih tekerrür eder.
Balkan Savaşları’nda milliyetçilik furyası ile Osmanlı dağıldı.
İslamcılık, Türkçülük, Osmanlıcılık; hiçbiri imparatorluğu ayakta tutmaya yetmedi.
Ama Türkiye Cumhuriyeti, millî egemenlik ve vatandaşlık esasına dayalı millet tanımıyla yüz yıl ayakta kaldı.

Bugün Ortadoğu yeniden tasarlanıyor.
Haritalar masada, pusular sahada.
Kimi “etnik özerklik” diyor, kimi “millet sistemi”, kimi “yerel yönetim reformu” adı altında Türkiye’yi adım adım parçalama planı yürütüyor.

Bu tuzaklara karşı cevabımız açık olmalı:

Bir olacağız, iri olacağız, diri olacağız!
Ve bunu başka coğrafyaların aklıyla değil, Mustafa Kemal Atatürk’ün yoluyla başaracağız.
Çünkü Ortadoğu bataklığından kurtuluşun tek yolu budur:
Bağımsızlık, egemenlik ve Türk milleti bilincidir