Ahrazlık, Töreye Sığar mı ?

Ahrazlık, Töreye Sığar mı?
Türkiye kritik bir eşikten geçiyor.
Millî meselelerin gölgelendiği, siyasal hesapların millet iradesinin önüne geçtiği bir süreçteyiz.
“Terörsüz Türkiye” gibi kulağa hoş gelen fakat içeriği belirsiz bir kavram etrafında yeni bir yön tayin edilmeye çalışılıyor.
Bu süreçte MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, DEM Parti heyetiyle Meclis’te gerçekleştirdiği görüşme kamuoyunun dikkatini çekmiştir.
Görüşmenin içeriği bilinmemekle birlikte, bu temasın ardından yöneltilen “Ne görüştünüz?” sorusuna verilen yanıt yalnızca bir kelimeden ibaret:
“Ben ahrazım.”
Bu söz; sıradan bir suskunluk değil, halktan bilgi saklamanın, devlet işlerini kamu denetiminden uzaklaştırmanın ifadesidir.
Konunun önemi göz önüne alındığında, bu tavır, açıklama değil, sorumluluktan uzaklaşma olarak algılanmaktadır.
Görüşmenin diğer tarafı da benzer bir kapalılıkla süreci yorumluyor:
“Ne soracaksanız içeride konuştuk.”
Yani ne konuşulduğu halka değil, yalnızca masaya mal ediliyor.
Bu, milletin ortak geleceğini ilgilendiren bir meselede istişare değil, plan kurma zemini oluşturulduğu izlenimini doğuruyor.
Oysa Türk töresi; açıklık, adalet ve istişareye dayanır.
Töre; yalnızca yazısız bir hukuk değil, ahlaki bir yönetişim biçimidir.
Ve Türk siyasi geleneğinde töre beyin üstündedir.
Kağanlar, hakanlar, beyler; yalnızca kut alarak değil, töreye bağlılık sözü vererek hüküm sürmüştür.
Kut bir lütuf değil, bir emanettir.
Bu emanet; milletin iradesiyle taşınır, açıklıkla korunur.
Devlet işlerinde susmak değil, konuşmak esastır.
Gizlemek değil, açık olmak gereklidir.
Çünkü bu topraklarda devlet geleneği; milletin gözünün içine bakarak söz söylemeyi esas alır.
Biz bir milletiz.
Tarihten aldığımız irfanla, ortak geçmişle yoğrulduk.
Hacı Bektaş Veli’nin birleştirici nefesi, bu topraklarda kardeşliği, dayanışmayı ve birliği tesis etti.
Türk milleti, farklı kökenlerden gelen fertlerin, aynı toprak, aynı bayrak ve aynı inanç etrafında kaynaşmasıyla millet oldu.
Ulus devletimiz bu ortak vicdanın ve ortak hedefin çatısıdır.
Anayasadan “ideolojik izleri temizleyeceğiz” diyerek girişilen her hamlenin ardında, bu çatıyı zayıflatma niyeti görülmektedir.
Ama biz bu çatıyı Çanakkale’de, Sakarya’da, 1923’te inşa ettik.
Ve bu millet, tarih boyunca yeniden giydirilmeye çalışılan gömlekleri yırtıp atmayı bilmiştir.
Tarih, milletin iradesini yok sayanları değil, onunla yürüyenleri yazar.
Bugün devlet ve siyaset adına söz söyleyen herkes, milletten yana saf tutmak zorundadır.
Kapalı görüşmeler değil; açık, şeffaf, hesaba açık bir siyaset bu milletin hakkıdır.
Töre yaşasın diyorsak, milletin önünde konuşacağız.
Çünkü töre saklamaz, töre milletle yürür
İşlemlerimiz

