Alaska Zirvesi: Yeni Paylaşım Masasında Türkiye Nerede ?

Alaska Zirvesi: Yeni Paylaşım Masasında Türkiye Nerede?
Dünya, bugün yeni bir paylaşım mücadelesinin tam ortasındadır. Küresel güç dengeleri Rusya, Amerika ve Çin arasındaki sert rekabetle şekillenmekte; bu rekabetin doğası gereği, kimi zaman birinin öne geçtiği, kimi zaman diğerinin üstünlük sağladığı bir tablo ortaya çıkmaktadır. Ancak sonuç değişmemektedir: Bu, özünde “emperyalist bir mücadele”dir. Kim gücü eline geçirirse, daha fazla emperyal devşirmekte ve nüfuz sahasını genişletmektedir. Haydar Baş hocama Rusya’dan sık sık misafirler gelirdi. Onların gündeminde daima “Milli Ekonomi Modeli” vardı. Putin’in bir danışmanı, bir sohbet sırasında tam da bu gerçeği dile getirmişti: Dünyadaki güç dengeleri bu üçlü eksende kuruluyor, rekabetin temelinde ise yeni bir paylaşım kavgası yatıyordu. Bugün yaşanan gelişmeler, o dönemde yapılan bu tespitin ne kadar doğru olduğunu somut şekilde ortaya koyuyor.
Alaska’da yapılan ve dünya gündemine oturan zirvede de üç saat boyunca yalnızca Ukrayna’nın konuşulduğunu düşünmek saflık olur. Görünen o ki, yeni bir paylaşım masası kurulmuştur… ABD’nin güvenlik garantisi arayışı içinde Zelenski’ye destek veren AB liderleri aslında kendi çıkarlarını masada temsil edemediler. AB liderlerinin Zelenski’yi yanlarına alıp Washington’un yolunu tutmaları da bu masanın asıl dışında bırakılan tarafının Avrupa olduğunu ortaya koyuyor. AB’nin küresel denklemde giderek marjinalleştiği, adeta figüran haline getirildiği açıkça görülüyor. Trump ve Putin arasındaki temasların, Ukrayna dosyasıyla sınırlı kalmadığı; Ortadoğu, Asya-Pasifik ve Afrika gibi stratejik coğrafyaların da masaya yatırıldığı anlaşılıyor. Rusların zirveyi “yeni düzen inşası” olarak okuması boşuna değildir.
Yandaş medyada Türkiye’nin Alaska Zirvesi’nin kazananı olarak gösterilmesi, Nasrettin Hoca’nın borç ödeme hikâyesini hatırlatıyor. Hoca, borcunu ödeyecek parayı bulamayınca, koyunların yola takılan yünlerinden iplik, iplikten kumaş yapıp borçlarını ödeyeceğini tasavvur eder. Bugün Ankara’ya atfedilen “kazanç” da işte böylesi bir hayal. Küresel paylaşım masalarında Türkiye’nin adı geçmeden bazı yandaş kalemşorların bir başarı hikayesi yazması gerçeği perdelemeye yönelik propagandadan ibaret. Türkiye’nin bu tabloda yapması gereken, “mış gibi” davranmak değil, kendi menfaatine oynamaktır. Ortadoğu, Kafkaslar ve Asya’da yeni bir paylaşım yaşanırken, Ankara kendi tezlerini, kendi çıkarlarını ve kendi vizyonunu cesurca masaya koymalıdır. Ya büyük güçlerin oyuncağı olacak ya da bağımsız bir aktör olarak sahneye çıkacaktır.
Dünyada yaşanan süreç, bir paylaşım kavgasıdır. Emperyalist güçler yeniden mevzi kazanmanın peşindedir. Alaska Zirvesi, bu kavganın yalnızca Ukrayna değil, tüm dünya coğrafyalarını ilgilendirdiğini göstermektedir. Bunun yolu da açıktır: kendi menfaatine cesurca oynamak. Devlet–millet kardeşliğini, Haydar Baş hocamıza ait sosyal devlet projeleriyle temin etmek mümkündür. Milli Ekonomi Modeli enerji bağımlılığını azaltacak, üretim ekonomisini güçlendirecek, gelir adaletini tesis edecek bir modeldir. Bu model, Türkiye’yi hem içeride toplumsal dayanışmayı güçlendiren hem de dışarıda ekonomik ve siyasi manada güç devşiren bir ülke konumuna taşıyacaktır.
Türkiye’nin tercihi açıktır: ya kuyruk olarak sürüklenecek ya da kendi oyununu kuracaktır. Bu tercihi yapmak, yalnız bugünün değil gelecek nesillerin de kaderini tayin edecektir.
İşlemlerimiz

