NEDEN KHK NEDEN KRİZ?

Elbetteki bu kriz aşılacaktır, ancak boşuna zaman kaybetmemek ve gönülleri kırmamak için, çözüm demokrasi içinde aranmalıdır. Her yapılan icraat, devlet geleneğine ve millet menfaatlerine uygun olmalıdır.
Böyle bir kararnameye ihtiyaç var mıdır, yok mudur değerlendirmeden önce işin usulü üzerinde durmak gerekir.
Anayasa; zor hallerde, yasanın çıkmasının güç olduğu dönemlerde kanun yerine, kanun hükmünde kararname (KHK) çıkarılmasına imkan vermiştir. KHK yoluna başvuran hükümet, dün olmayıp da bugün olan zor halleri ve yasanın zor çıkmasının gerekçelerini açıklamalıdır. Eğer tatminkar bir açıklama yapılmazsa, bırakınız kararnameyi imzalamak; KHK yetkisini kullanmak bile mümkün değildir.
Bu konuda, piyasada yorumdan geçilmiyor. Her bir yorum ve açıklama sahibinin kişiliğini, niyetini, vatan ve millete yakınlığını bilmemiz açısından önemli. Bakınız Devlet Bakanı Yüksel Yalova ne diyor: “Cumhurbaşkanı, devletin başı sıfatıyla, devlet düşmanlarına karşı da, devleti ortadan kaldırmak isteyenlere karşı da, kendi üstüne düşen anayasal görevi yerine getirmelidir”. Açıklamaya bak saadete gel. Sanki memlekette yargı mekanizması iflas etti. Eğer devletin düşmanlarına, devleti ortadan kaldırmak isteyenlere karşı yargı çalışmıyorsa; yargısız infaz mı getirmek lazım, yoksa sisteme işlerlik mi kazandırmak lazım. Yalova şu sözlerle devam ediyor açıklamalarına: ''Hukuk devletinin hayata geçirilmesinin birinci ve vazgeçilmez şartı, önce devletin olmasıdır”, “Çağdaş parlamenter demokrasilerde, her devletin temel ve kutsal haklarından birisi, kendi varlığını korumaktır”, “Türkiye herkes devletin anayasal nizamına sadakat gösterip, saygı duymak zorundadır; eğer bu yükümlülüğü devlet memuru duymayacaksa hemen istifa etmelidir'' şeklinde konuşmaktadır. Sn Yalova'nın bilmesinde fayda var. Türkiye Cumhuriyeti devleti ilelebet payidar olacaktır. Yapılması gereken “devlet baba” olgusunu yaşatmaktır. Baba evlatlarına karşı eşit mesafede durmasını bilmelidir. Bir hata halinde ise düzeltmek, tedavi etmek kastıyla meseleye yaklaşmalıdır. Hukuk devleti olmanın gerekleri yerine getirildiği takdirde memlekette birlik beraberlik olacaktır. Elbette herkesten aynı şekilde düşünmesini ve yaşamasını isteyemezsiniz. Ancak devletin temel esaslarına herkesin uymasını isteyebilirsiniz. Bunun da takipçisi kolluk kuvvetleridir, adli mercilerdir. Aksi halde yaklaşımınız “dana altında buzağı aramak”tan öteye geçmeyecektir.
Sn. Sezer'in KHK taslağını geri çevirmesinden sonra boyalı basın sükutu hayale uğramış durumda. Bakınız bu konuya nasıl yaklaşıyorlar.
Boyalı basında “Sezer'in ısrarı hukuk değil, kaos getirir” denmektedir. Mantık çok basit “sen nasıl olurda haksız da olsa bir Müslüman'ın işinden atılmasını, toplum nazarında mahcup edilmesini, çocuklarının nezdinde devleti tarafından dışlanmış bir insan olmasını, devletinden ve milletinden kopartılmasını, toplumda ikinci sınıf insan muamelesi görmesini engellersin.”
Basınımız sayesinde Sezer'in kabahatlerini yeni yeni öğrenmeğe de başladık. Neymiş efendim, Sezer'in seçilmesine bir grup basın aşırı sevinmiş; dahası Sezer'i Anayasa mahkemesi başkanlığına tutucu ve muhafazakar üyeler seçmiş. Ne büyük suçlar bunlar. Şu mantığa bakın, kargalar bile size gülüyor. Siz kendinizi ne zannediyorsunuz, bu memleketin tapusu Çanakkale'de, İstiklal savaşında şehit olmuş insanımızındır. Bu yaklaşım ülkeyi kamplara böleceği gibi şehit babalarımızı ve dedelerimizi de üzecektir.
Hızını alamayan bazı kalemşörler neredeyse KHK yi sayın cumhurbaşkanı için de kullanmayı önerecekler. Psikolojik bir savaş açarak cumhurbaşkanı istifa eder mi etmez mi bunun tartışmasını yapmağa başladılar bile.
Demokrasiyi içlerine sindiremeyenler, insanların bırakınız fiillerini; düşüncelerini bile hazmedemez noktadalar. “Hükümete sormak lazım: Türkiye kadar ortaçağ kafalıların cirit attığı bir ülkenin çalkantılarında, geminin su almaması için nasıl kaptanlar, nasıl pusulacılar olması gerektiğini hiç düşündünüz mü?” denmektedir. Demokrasiden nasibini almamış, laikliği kavrayamamış bu zihniyete, KHK ile birlikte yetki verildiği zaman olacağı kestirmek çok basit. Netice olarak toplumsal barış, devletin “demokratik ve hukuk devleti” niteliği yaralanacaktır.
Bunlar bir bakıma psikolojik savaş. Sayın cumhurbaşkanımız hukuktaki samimiyetini sürdürdüğü müddetçe yalnız olmadığını mutlaka bilmelidir. Bugüne kadar yapılan bir avuç azınlığın kazanımı için projeler üretmekti, ümit ederiz ki artık bu dönem kapansın.
Peki, kin ve düşmanlık tohumlarını ısrarla savuran insanların nüfus kütüklerini araştırmaya ne dersiniz?
Böyle bir kararnameye ihtiyaç var mıdır, yok mudur değerlendirmeden önce işin usulü üzerinde durmak gerekir.
Anayasa; zor hallerde, yasanın çıkmasının güç olduğu dönemlerde kanun yerine, kanun hükmünde kararname (KHK) çıkarılmasına imkan vermiştir. KHK yoluna başvuran hükümet, dün olmayıp da bugün olan zor halleri ve yasanın zor çıkmasının gerekçelerini açıklamalıdır. Eğer tatminkar bir açıklama yapılmazsa, bırakınız kararnameyi imzalamak; KHK yetkisini kullanmak bile mümkün değildir.
Bu konuda, piyasada yorumdan geçilmiyor. Her bir yorum ve açıklama sahibinin kişiliğini, niyetini, vatan ve millete yakınlığını bilmemiz açısından önemli. Bakınız Devlet Bakanı Yüksel Yalova ne diyor: “Cumhurbaşkanı, devletin başı sıfatıyla, devlet düşmanlarına karşı da, devleti ortadan kaldırmak isteyenlere karşı da, kendi üstüne düşen anayasal görevi yerine getirmelidir”. Açıklamaya bak saadete gel. Sanki memlekette yargı mekanizması iflas etti. Eğer devletin düşmanlarına, devleti ortadan kaldırmak isteyenlere karşı yargı çalışmıyorsa; yargısız infaz mı getirmek lazım, yoksa sisteme işlerlik mi kazandırmak lazım. Yalova şu sözlerle devam ediyor açıklamalarına: ''Hukuk devletinin hayata geçirilmesinin birinci ve vazgeçilmez şartı, önce devletin olmasıdır”, “Çağdaş parlamenter demokrasilerde, her devletin temel ve kutsal haklarından birisi, kendi varlığını korumaktır”, “Türkiye herkes devletin anayasal nizamına sadakat gösterip, saygı duymak zorundadır; eğer bu yükümlülüğü devlet memuru duymayacaksa hemen istifa etmelidir'' şeklinde konuşmaktadır. Sn Yalova'nın bilmesinde fayda var. Türkiye Cumhuriyeti devleti ilelebet payidar olacaktır. Yapılması gereken “devlet baba” olgusunu yaşatmaktır. Baba evlatlarına karşı eşit mesafede durmasını bilmelidir. Bir hata halinde ise düzeltmek, tedavi etmek kastıyla meseleye yaklaşmalıdır. Hukuk devleti olmanın gerekleri yerine getirildiği takdirde memlekette birlik beraberlik olacaktır. Elbette herkesten aynı şekilde düşünmesini ve yaşamasını isteyemezsiniz. Ancak devletin temel esaslarına herkesin uymasını isteyebilirsiniz. Bunun da takipçisi kolluk kuvvetleridir, adli mercilerdir. Aksi halde yaklaşımınız “dana altında buzağı aramak”tan öteye geçmeyecektir.
Sn. Sezer'in KHK taslağını geri çevirmesinden sonra boyalı basın sükutu hayale uğramış durumda. Bakınız bu konuya nasıl yaklaşıyorlar.
Boyalı basında “Sezer'in ısrarı hukuk değil, kaos getirir” denmektedir. Mantık çok basit “sen nasıl olurda haksız da olsa bir Müslüman'ın işinden atılmasını, toplum nazarında mahcup edilmesini, çocuklarının nezdinde devleti tarafından dışlanmış bir insan olmasını, devletinden ve milletinden kopartılmasını, toplumda ikinci sınıf insan muamelesi görmesini engellersin.”
Basınımız sayesinde Sezer'in kabahatlerini yeni yeni öğrenmeğe de başladık. Neymiş efendim, Sezer'in seçilmesine bir grup basın aşırı sevinmiş; dahası Sezer'i Anayasa mahkemesi başkanlığına tutucu ve muhafazakar üyeler seçmiş. Ne büyük suçlar bunlar. Şu mantığa bakın, kargalar bile size gülüyor. Siz kendinizi ne zannediyorsunuz, bu memleketin tapusu Çanakkale'de, İstiklal savaşında şehit olmuş insanımızındır. Bu yaklaşım ülkeyi kamplara böleceği gibi şehit babalarımızı ve dedelerimizi de üzecektir.
Hızını alamayan bazı kalemşörler neredeyse KHK yi sayın cumhurbaşkanı için de kullanmayı önerecekler. Psikolojik bir savaş açarak cumhurbaşkanı istifa eder mi etmez mi bunun tartışmasını yapmağa başladılar bile.
Demokrasiyi içlerine sindiremeyenler, insanların bırakınız fiillerini; düşüncelerini bile hazmedemez noktadalar. “Hükümete sormak lazım: Türkiye kadar ortaçağ kafalıların cirit attığı bir ülkenin çalkantılarında, geminin su almaması için nasıl kaptanlar, nasıl pusulacılar olması gerektiğini hiç düşündünüz mü?” denmektedir. Demokrasiden nasibini almamış, laikliği kavrayamamış bu zihniyete, KHK ile birlikte yetki verildiği zaman olacağı kestirmek çok basit. Netice olarak toplumsal barış, devletin “demokratik ve hukuk devleti” niteliği yaralanacaktır.
Bunlar bir bakıma psikolojik savaş. Sayın cumhurbaşkanımız hukuktaki samimiyetini sürdürdüğü müddetçe yalnız olmadığını mutlaka bilmelidir. Bugüne kadar yapılan bir avuç azınlığın kazanımı için projeler üretmekti, ümit ederiz ki artık bu dönem kapansın.
Peki, kin ve düşmanlık tohumlarını ısrarla savuran insanların nüfus kütüklerini araştırmaya ne dersiniz?
İşlemlerimiz

RİNOPLASTİ
doğal burun sanatı

OTOPLASTİ
doğal kulak sanatı